TMMOB
Gıda Mühendisleri Odası

AĞUSTOS 2022: GIDA ETİĞİ

AĞUSTOS 2022: GIDA ETİĞİ
İZMİR
Yayına Giriş: 02.09.2022 Son Güncelleme: 02.09.2022

 undefined

 

 

Gıdalar; vazgeçilemez ve ertelenemez bir gereksinim olarak yaşamımızda önemli bir yer işgal etmektedir. Ve yine çok iyi bilinmektedir ki, açlık ve kıtlık hala dünyada en büyük sorunların başında gelmektedir. Hal böyle olunca, tarım ve gıda ile ilgili konuların sadece teknik bir bakışla değerlendirilmesi mümkün değildir. İşin içine felsefe, sosyoloji, siyaset bilimi, ekonomi gibi pek çok kavram dâhil olmakta. Bu bakışla, gıda etiğini felsefenin bir alt dalı olan etiğin önemli alanlarından biri olarak görüyoruz.

Etik, ahlaki değerlerle ilgili sorulara yanıtlar arar. Bu sorular "İyi ve kötü nedir?", "Neler yapmalıyız? Nasıl yaşamalıyız?" ve "İnsan aklı iyiyi ve kötüyü bilebilir mi? Bilebilirse nasıl?" biçiminde özetlenebilir. Gıda etiği ise, "Tükettiğimiz gıdalar güvenli mi?", "Gıdayı üreten emekçiler, üreticiler hak ettikleri refah seviyesine ulaşabiliyor mu?", "Kullanılan tekniğin/teknolojinin diğer canlı varlıklar ve çevre üzerine etkileri kabul edilebilir düzeyde midir?", "Gıdaya adil biçimde ulaşılabiliyor mu?" gibi pek çok soruya yanıt arayan bir uygulamalı etik alanıdır. "Tarım Etiği", "Çevre Etiği", "Biyoetik" alanlarından beslenmektedir. Bu disiplinlerle pek çok kesişim alanı mevcuttur. 

Dünya yüzünde pek çok alanda sürmekte olan çatışma ortamlarını ve iklim değişikliğini nedenleri ve sonuçları ile birlikte sorgulayan; topluma, çevreye, gezegenimize karşı sorumluluk hisseden bireylerin yeni bir bakış ve yeni bir dil geliştirmesi ve vatandaşlar olarak hükümetlerden yeni bir yaklaşım talep etmesi çok değerlidir. Gıdalara serbest ticaret kuralları ile alınıp satılan metalar ve doğaya, diğer canlılara insan evladına hizmet etmek üzere sunulmuş kaynaklar olarak bakmaktan vazgeçmek, atılacak en önemli adım olarak görülebilir.     

Hepimizin bildiği gibi; güvenli gıdalara yeterli miktarda, zamanında ve makul fiyatlarla ulaşmak insanların en temel ihtiyaçlarından ve haklarındandır. Birincil üretim olarak adlandırdığımız çiftlikte ve tarlada yapılan üretim, yabani ürünlerin toplanması, yetiştirme, avlanma, balıkçılık gibi etkinliklerden soframıza gelene dek gıdaların kat ettiği yol bizleri pek çok açıdan yakından ilgilendirmektedir. En dar anlamıyla gıdaları tüketirken sağlığı riske atmamak, açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya kalmamak adına bireysel kaygılar bağlamında bu ilgi önemlidir. Ancak daha kapsayıcı ve geniş bakıldığında bir yurttaş ve bir dünya bireyi olarak, gıdaların sofralarımıza gelene kadar kat ettiği bu yolun insan sağlığı ve gıda hakkına; hayvan varlığı, sağlığı ve refahına; bitki sağlığı ve varlığına; çevrenin esenliğine ve ekolojik dengelere etkilerine ve üretim zinciri boyunca adil işleyişin sağlanmasına, sürecin şeffaflığına kadar pek çok husus da bizleri yakından ilgilendirmektedir, ilgilendirmelidir.

2016 yılında kurulan ve paydaşların son derecede ilgili olduğu tarım ve gıda etiği alanın bir uzmanlık alanı olarak gelişmesi için, ziraat fakülteleri ve gıda mühendisliği bölümlerinde tarım ve gıda etiği uzmanlarının da yetiştirilmesi için çaba harcamak öncelikleri arasında olan TARGET‘in temel hedefi tarım ve gıda sisteminin değer sorunları üzerinde toplumda ve sistemin bileşenlerinde farkındalık ve duyarlılığı yükseltmek olarak ifade edilebilir.

Dünyada da oldukça yeni bir kavram olan ve ülkemizde de ağırlıklı olarak Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET)`nin kuruluşundan sonra konuşulmaya ve tartışılmaya başlanan gıda etiği alanının çok yakından ilişkili olduğu temel kavramlara kısaca göz atacak olursak;

Gıda güvenliği/güvenilirliği (Food Safety): gıdaların insan sağlığına zarar verecek düzeyde tehlike barındırmamaları ve tüketime uygun olmaları ile bu yolda atılan adımlar ve alınan önlemlerdir.

Gıda güvencesi (Food Security): Tüm insanların sürekli bir biçimde aktif ve sağlıklı bir yaşam için gereken beslenme ve gıda ihtiyacını karşılayan yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik erişimi olarak tanımlanır. Gıdaların bulunabilir ve erişilebilir olması olarak özetlemek mümkündür.

Gıda Hakkı (Right to Food): Tüm insanların yaşamlarının vazgeçilmez ögesi olan gıdaya ve suya ulaşma hakkına sahip olduğunun tespitidir.

Gıda Egemenliği (Food Sovereignty):  Her bir bölgenin, her bir ülkenin kendi tarım sistemlerini ve politikalarını belirlemekte özgür olması yaklaşımıdır.

Gıda Yurttaşlığı (Food Citizenship): Kişilerin sadece gıda zincirinin sonundaki tüketiciler değil, bir bütün olarak gıda sisteminin katılımcıları olduğu fikri üzerine geliştirilen bir kavramdır. Bu bakışla insanların birbirleriyle ilgilenmeye, topluca hareket etmeye veya topluma aktif olarak katılmaya daha yatkın hale geleceği düşünülmektedir.

Son zamanlarda kişisel değerler, ilkeler ve etik, tüketicilerin satın alma süreçlerini giderek daha fazla yönlendirmektedir. Tüketicilerin önemli bir kısmı gıdalar ile ilgili seçim yaparken, tercihleri ve hassasiyetleri konusunda da doğru kararlar vermek talebindedirler. İşte bu noktada, etik bilgilendirme ve bu bilgilendirmenin doğruluğu açısından etik izlenebilirlik önemlidir. Tükettiğimiz gıdalar sağlığımız açısından uygun olabilir, ancak bu durum etik kaygıları ortadan kaldırmaz. Gıdaların üretiminde hayvanlara eziyet ediliyor mu? Üretim zincirinde vazgeçilmez olan çiftçiler ve işçiler emeklerinin karşılığını alabiliyor mu? Çalışma koşulları uygun mu? Üretilen ürünlerin çevreye olumsuz etkileri var mı? İklim değişikliği somut bir biçimde ekolojik dengeleri alt üst ederken, bu ürünlerin karbon ayak izi ve su ayak izi nedir? Vegan veya vejetaryen beslenme biçimini benimseyenler ürünlerle ilgili yeterli ve doğru bilgiye ulaşıyor mu? Adil ticaret işleyişi benimseniyor mu? Dini inançlarla ilgili hassasiyetler ne derece dikkate alınıyor? İçinde yasaklı girdi bulunmayan, ancak emek sömürüsü ile üretilen bir gıda gerçekten helal sertifikasını hak ediyor mu? Bu soruları çoğaltmak mümkündür. İzlenebilirliğin ve etik izlenebilirliğin sağlanmasında daha katılımcı, daha şeffaf yaklaşımlarla; tüketiciyi, sivil toplum kuruluşlarını ve odaları sürece dâhil ederek yeni bir anlayış yakalamak, birlikte bir yol bulmak en doğrusu olacaktır. Bir kez daha bakıp düşündüğümüzde görülecektir ki tüketicilerin gıda zinciri ile ilgili etik kaygıları ve bunlara dayalı tutumları bireysel olmanın yanı sıra, çoğu kez toplum, çevre ve hayat karşısında hissedilen vicdani bir sorumluluğun eseridir ve bu kaygıların giderilmesinde gerek kamu sektöründe ve gerekse özel sektörde önemli bir anlayış değişikliğine ihtiyaç vardır.

 

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası

İzmir Şubesi Yönetim Kurulu 

Okunma Sayısı: 244