AKBELEN'İ KESİYORLAR! AKBELEN'E DOKUNMA!
Muğla’da yaşam alanları, ormanlar, tarım alanları, köyler; Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin kömür madenleri tarafından 40 yıldır talan ediliyor. Cehennem çukuruna dönen bölgede yaşam yok ediliyor. Ormanlarımıza, yaşam alanlarımıza yönelik bu saldırıyı kınıyoruz. Sadece bu bölgede yer alan üç farklı termik santral için bugüne kadar binlerce dönüm ormanlık alan yok edildi. Termik santraller için açılan kömür madenleri nedeniyle bu bölgede 12 yerleşim alanımız ortadan kaldırdı. Maden alanlarında artık ürün ekilemiyor, ağaç dikilemiyor, arıcılık yapılamıyor, hayvan güdülemiyor, bir tutam ot bile yetiştirilemiyor. Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını emperyalist tekellere peşkeşle kalınmıyor. Aynı zamanda ormanlar yok ediliyor, ekoloji bozuluyor, köylülüğün var oluş nedenleri yaşam alanları yok ediliyor. Akbelen Ormanı Akbelenlilerindir, halkındır.
Maden şirketleri ormanlarımızı, topraklarımızı, zeytinliklerimizi, köylerimizi avuç avuç söküp alıyor elimizden, bahçelerimizin yanında kadar maden alanı oldu. Şimdi ise bahçelerimizi, evlerimizi, köyümüzü elimizden almaya çalışıyorlar. Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine kömür sağlamak için sürekli genişleyen, 15 km boyunca uzanan maden ocakları Milas-İkizköy’e dayandı. En eski mahallesi olan Işıkdere’yi yutan maden ocakları, Akbelen Ormanı’na göz dikti. Asıl görevi ormanları koruman ve geliştirmek olan Tarım ve Orman Bakanlığı, 28 Kasım 2011 tarihinde dönemin bakanı Bekir Pakdemirli’nin imzası ile Akbelen Ormanı’nın kömür ocağı haline getirilmesine izin verdi. Kamulaştırma kararları ile topraklarından edilen, Işıkdere’yi terk etmek zorunda kalan İkizköylüler, termikçi/kömürcü şirketin doymak bilmeyen saldırısı karşısında 'Yeter artık' deyip 4 yıldan beri yaşama hakları için mücadele ediyorlar. Akbelen Ormanı’nın ağaçlarının kesilmesine bedenleriyle karşı koyan, kesimi durduran köylüler, ormanın yok edilmesi girişimlerini önlemek için 17 Temmuz 2021 tarihinde yaşam savunucularına çağrı yaparak, Akbelen Ormanı girişine çadırlarını kurarak ormanı korumak için bekçilik yapmaya başladılar. Yaşamı tehdit eden kapitalist-endüstriyel yağmacılığa, talana karşı direnişin, dayanışmanın simgesi halini alan Akbelen Ormanı nöbeti 2. yılın geride bıraktı. Bu nöbette İkizköylülüler darp edildi, yargılandı, cezalandırıldı. Ancak yaşamı ve ormanının savunmaktan vazgeçmedi.
Bölgede madenin genişlemesi ve ağaç kesimlerine karşı verilen hukuki mücadelenin devam ediyor. Bilirkişi raporları, madenin yarattığı, geri dönüşü olmayan zararlar, Akbelen Ormanı’nın kaybedilmesi halinde yaşanacak ekolojik kırımı ortaya koydu. Ancak mahkeme tarafından atanan yeni bilirkişilerin mesleklerine ihanet edercesine hazırladığı rapor ve onay süreci ile izinler yeniden yasal hale getirildi. Bir taraftan itirazlar ve hukuki mücadele devam ederken hukukun, kanunların, devletin korumakla sorumlu olduğu kurumların korumadığı Akbelen Ormanı’nı köylüler ve yaşam savunucuları 24 saat tuttukları nöbetle korumaya devam ediyor.
Hukukun, adaletin, kamu yararının yok sayıldığı bir ülkede, yine sabaha karşı kendi vatandaşına karşı duran devlet eli ile ağaç kesimleri başladı. Ormanını koruyan İkizköylülere TOMA ile biber gazı ile müdahale ve gözaltılar yapıldı. Kimden neyi koruyorsunuz? Kimi koruyorsunuz? Anayasa’nın 169. maddesi 'Bütün ormanların gözetimi devlete aittir' diyor. Ormanı koruması gerekenler, ormanı koruyan köylülere saldırarak aynı zamanda anayasal suç işlemektedir.
Bizler; madenlerin, açgözlü şirketlerin ormanlarımızı, tarlalarımızı, köylerimizi, insanlarımızı yuttuğu, tükettiği bir ülke istemiyoruz. Ne yazık ki ülkemizde egemen olan madencilik anlayışı, madenin bulunduğu tüm arazinin harap edildiği, geride ise tümüyle verimsizleştirilmiş ve kirletilmiş bir toprağın bırakıldığı bir anlayışla sürdürülmektedir. Bu anlayış nedeniyle Cerrattepe’den Fatsa’ya, Kaz Dağları’ndan Akbelen’e kadar her yerde verimli ormanlık alanlarımız, tabiat zenginliklerimiz yok edilmektedir. Bu anlayış, sadece madenciliği değil, yaşamı da sürdürülemez hale getirmektedir. Bu madencilik anlayışı, bir üretim faaliyeti değil, bir sömürü faaliyetidir. Madenleri olduğu gibi doğayı ve halkı da sömürmektedir. Kömüre vereceğimiz, madencilere vereceğimiz tek bir dönüm arazimiz, tek bir çakıl taşımız bile yok. Akbelen yalnız değildir. İkizköylüler yalnız değildir. Akbelen Ormanı, ülkenin her köşesinde emek, demokrasi, yaşam mücadelesi yürüten herkesin mücadelesidir. Ülkemizin yer altı ve yer üstü kaynaklarının peşkeşine izin vermeyeceğiz.
İZMİR EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ