AKBELEN SÜRECİ HAK İHLALLERİ
Sevgili Dostlar;
Bugün burada bulunma amacımız Limak Holding’in uzun süredir devam eden çevre katliamına karşı Milas İkizköy halkının haklı ve onurlu direnişine destek olmak, dayanışmak için 29 Temmuz Cumartesi günü gittiğimiz Akbelen'de anayasal hakkımız olan protestoya engel olmaya çalışan kolluk kuvvetlerinin kalkanlı, joplu, biber gazlı orantısız şiddetine, işkencesine pek çok kişi gibi benim de maruz kalmam kaynaklı yetkililer ve göz yumanlar hakkında bulunduğumuz suç duyurusunu sizler aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmaktır. Elbette bu suç duyurusu sadece benim için değil benimle birlikte ülkenin dört bir yanında talan edilen çevre için direnen tüm yurttaşlar adına.
Gerek Oda Başkanı olmamın verdiği kamusal görevle gerekse gıda mühendisi olmam kaynaklı mesleki ödevle ama en çok da yurttaş Uğur Toprak kimliğimle sağlıklı yaşam hakkımızı güvence altına almak ve mücadelesini yürütmek için gittiğim Akbelen'e sadece 3-5 ağaç olarak bakmak son derece yanlış bir yaklaşım olacaktır. Ormanın yok edilmesi doğal yaşamın yok edilmesi demek. Ormanın yok edilmesi orman tarımının sonlandırılması demek. Bu anlamda Akbelen direnişi bir yaşam direnişidir. Tüm canlıların yaşam hakkı savunmasına yapılan engelleme, fişleme, orantısız güç kullanma ve işkence bir hak ihlalidir. Bu hak ihlaline karşı anayasal hakkımız olan yasalar ile güvence altına alınmış olan görüşlerimizi dile getirme, seyahat etme dayanışma hakkımız gasp edilmiştir. Sadece Akbelen'de değil ülkenin her köşesinde devam eden bu hukuksuzlukların hesabını soracağız.
İstanbul'un en büyük afet toplanma alanı Gezi Parkı park olarak kalsın diye sokaklarda olan milyonlardan biriydim ben de. 541 gündür de Gezi için Adalet Nöbetindeyiz o gün beraber olduğumuz dostlarımızın tutsaklığı bitsin diye, özgürlüklerine kavuşacakları güne dek devam edecek bu nöbet. Baskılar bizi hiçbir zaman yıldırmadı. Üyesi ve yöneticisi olmaktan onur duyduğum bu ülkenin vicdanı olan TMMOB bugün 69 yaşında. İzmir’de de tüm odalarıyla beraber başımız dik, mücadeleye, dayanışmaya devam ediyoruz.
DÜN
Kaz dağlarında altın madeninin karşısında
Bergama Alibeyli köyünde TDİOSB kurulması için meraları ellerinden alınan yurttaşlarımızın yanında
Körfez geçiş projesinin karşısında
Akbelen'de kömür madeni sahiplerine karşı direnen halkımızın yanında
Aliağa'da Sao Paolo ve diğer gemileri vahşice sökmek isteyenlerin karşısında
Güzelbahçe'de zeytinlik alanda go-karta karşı çıkan dostlarımızın yanında
Hopa'da ve birçok yerde dereleri hapseden HES'lerin karşısında
Aydın'da uygunsuz JES'lerle toprakları kirlenen, ürünlerini kurutamayan çiftçimizin yanında
Suruç'u, Roboski'yi yaşatanların karşısında
10 Ekim’de Ankara Tren Garında Emek, Barış ve Demokrasi diyenlerin yanında
Sadece soruları değil, gençlerin hayallerini de çalanların karşısında
İlle de Barış diyen akademisyenlerin yanında
DURDUM.
BUGÜN ise,
Çeşme Talan Projesinin karşısında
Buca cezaevi alanının yeşil alan kalmasını isteyen halkımızın yanında
İnciraltı’nı ranta peşkeş çekmek isteyenlerin karşısında
Agrobay direnişinde tarım emekçisi dostlarımızın yanında
İzmir'in bağrına hançer vurmak isteyen Zorlu vb. kent suçlarının karşısında
Hatay başta olmak üzere depremde her şeylerini kaybetmiş halkımızın yanında
Gençlerimizi okul yemekhanelerinde intihara sürükleyenlerin karşısında
Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmek için okullarda en az bir öğün yemeğin ücretsiz verilmesini savunanların yanında
DURUYORUM.
YARIN da
Yukarıda saydığım ve daha buraya ekleyemediğim yurdun her bir köşesinde devam eden benzer durumlarda emperyalist, sömürücü şirketlerin ve yandaşlarının karşısında
emekçi halkımızın yanında
DURACAĞIM.
Hangi şartlar altında olursak olalım, bugüne kadar olduğu gibi doğru bildiklerimi yüksek sesle ve inatla söylemeye, bilimden, doğadan, insandan ve emekten yana tavır sergilemeye devam edeceğimi basına ve kamuoyuna saygıyla duyururum demeyeceğim. Çünkü basın emekçisi dostlarımın da beni tanıyan herkesin de bundan yana en ufak bir şüphe duyduğunu/duyacağını düşünmüyorum.
Altını tekrar çizmekte fayda var. Bu suç duyurusu sadece benim için değil, benimle birlikte ülkenin dört bir yanında talan edilen çevre için direnen tüm yurttaşlar için. Onların beton ve rant hırslarına karşı direnmeye devam edeceğiz.
Dediği gibi Turgut Uyar'ın:
"Bu dünyada yediğimiz ekmekler,
içtiğimiz sular,
dizlerimizdeki bu güç,
derimizdeki tad
karşı koymak içindir
kaçmak için değil..."
Bu süreçte ve burada dayanışma gösteren, direnen herkese sonsuz teşekkürler.
Savaşların olmadığı, doğanın talan edilmediği, sağlıklı bir çevrede, temiz su ile yeterli, dengeli ve güvenli gıdaya ulaşabileceğimiz bir dünya dileğiyle
Dostlukla & Dayanışmayla
İ. Uğur Toprak