AT ETİ YEMEKTEN DAHA KÖTÜ NE OLABİLİR
AT ETİ YEMEKTEN DAHA KÖTÜ NE OLABİLİR..?
29.12.2017
Son günlerde yine ve yeniden bizlere at eti yedirildiği haberleri gündeme girdi. Önceki benzer durumlarda Odamız görüşlerini kamuoyuyla paylaşmış, yetkililerin bundan sonra görevlerini daha titizlikle yerine getirmelerine dair umutlarımızı ifade etmiştik.
Peki sonrasında ne oldu?
Toplum adına denetim yetkisini kullanan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, resmi kontrol sayısı ve niteliğini mi arttırdı?
Bakanlık tarım ve hayvancılık politikalarını revize ederek ülke hayvancılığının kısa, orta ve uzun vadede gelişmesi ve dolayısı ile et fiyatlarının düşmesini mi sağladı? Yoksa yükselen tepkileri baskılamak amacıyla canlı hayvanın yanı sıra et ithalatının önünü mü açtı?
Resmi Kontrol mekanizmasının ne olursa olsun, ne yapılırsa yapılsın yetmeyeceği açıktır.
Zanaatı; geçim aracı olmanın ötesinde, üstlendiği sosyal fonksiyonu asli rolü arasında bilen Ahi Evran geleneğinin, ticareti sadece para kazanma faaliyeti olarak gören zihniyete savruluşunu "devleti şirket mantığı ile yönetme" şeklindeki iktidar anlayışından soyutlamak mümkün mü?
Gerek tarım ve gerekse gıda alanlarına dair hiçbir uygulamasına ne çiftçiyi nede teknik bilgiye sahip mühendisleri ve meslek odalarını dahil etmeyen Bakanlık bunun yerine tercihini sektörün belli bir büyüklüğün üzerindeki şirketleri dahil etme yönünde kullanmakta dolayısıyla üretilen politikalar karşımıza ağırlıklı olarak büyük sermayeye sahip sektörün taleplerinin öncelendiği nitelikte çıkmaktadır.
Meslek Odalarını üstlendikleri toplumsal sorumluluklarını gösterebilecekleri alanı kısıtlamanın toplumsal çıkarlarla bağdaşır hiçbir tarafı bulunmamaktadır. 5996 sayılı kanun gereğince gıda işletmelerinde belli meslek gruplarından zorunlu personel istihdamı uygulaması ile ilgili olarak son yapılan yönetmelik değişikliği Odaların, bu uygulamanın sağlıklı olarak yürütülmesine dönük yürüttükleri kontrol mekanizmasının akamete uğratılmasına neden olacak ve dolayısı ile kontrolsüz gıda üretimine bir açıdan daha gedik açılması sonucunu doğuracaktır.
Açıklamamızın başlığına dönecek olursak;
At eti yemekten daha kötü...
Açık alanda her türlü mikroorganizma bulaşması riski taşıyan ortamda bilinçsizce kesilen bu hayvanlardan elde edilen etin; aynı zamanda eşya, çöp, canlı hayvan taşınan araçlarla ve tamamen kontrolsüz hatta kolluk kuvvetlerinden kaçırma amacıyla hiçbir özen gösterilmeden tüketim yerlerine taşınması,
Kesilen tek tırnaklı hayvanların hastalıklı olması ve bu hastalıkların insanlara birçok yolla bulaşma tehlikesi,
Uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda et fiyatlarının aşırı artışı ve bu artışa yönelik toplumsal tepkiyi bastırmaktan öte anlam ifade etmeyen ithal et uygulaması sonucunda canlı hayvan varlığının günden güne azalması hatta belki de hiç et yenmeyecek bir gelecek riski,
Yukarıda sayılan durumlar yaşanmakta ve yaşanacaktır. Ki bu olgular konunun asıl tartışmamız gereken boyutunu oluşturmalıdır. Bugün için bir ilimizde karşımıza çıkan bu görüntüleri magazin boyutundan kurtararak ciddi platformlarda ele almanın zamanı gelmiş ve geçmektedir.
Bu platformlar ise yukarıda belirtildiği gibi küçük üreticiler, küçük esnaf, teknik donanıma sahip mühendislik ve veterinerlik mesleklerinin temsilcisi odalar, tüketici temsilcileri gibi toplumun en geniş kesimini temsil eden kurum kuruluş ve bireylerden ayrı düşünülmemelidir.
Gıda Tarım ve Hayvancılık ile ilgili gittikçe büyüyen problemlerin çözümü sorunu en yakın hisseden geniş halk kesimleri, bilimsel altyapıya sahip kuruluşlar ve resmi makamların elbirliği ile mümkündür. Politikaların üstten bakmacı bir mantıkla belirlenmesi bugüne kadar bu problemlerin sadece büyümesine neden olmuş bundan sonra daha da derinleşmesinden başka bir sonuç doğurmayacaktır.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu