TMMOB
Gıda Mühendisleri Odası

DÜNYA GIDA GÜNÜAİLE ÇİFTÇİLİĞİ; DÜNYAYI BESLE YERYÜZÜNÜ ÖNEMSE

DÜNYA GIDA GÜNÜAİLE ÇİFTÇİLİĞİ; DÜNYAYI BESLE YERYÜZÜNÜ ÖNEMSE
MERKEZ
Yayına Giriş: 16.10.2014 Son Güncelleme: 16.10.2014

 

DÜNYA GIDA GÜNÜ

AİLE ÇİFTÇİLİĞİ; DÜNYAYI BESLE, YERYÜZÜNÜ ÖNEMSE!

16.10.2014

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO, 1979 yılında almış olduğu bir kararla kuruluş günü olan 16 Ekimi, "Dünya Gıda Günü" olarak ilan etmiştir. Dünya Gıda Günü  sonraki yıllarda  değişik temalarla kutlanmaya devam edilmiştir. Yapılan kutlamalarda "açlığın önüne geçilmesi, yeterli ve güvenilir gıdaya erişimin herkes için sağlanması" konularına dikkat çekilmesi amaçlanmaktadır.

FAO‘nun verileri 1990‘lı yılların başında küresel ölçekte 1 milyarın biraz üzerinde olan aç insan sayısının, 2000‘li yıllarda 1 milyarın altına düştüğünü ve 2013-2014 yıllarında ise 805 milyon kişiye gerilediğini göstermektedir.  Bu verilere göre dünyada her dokuz kişiden biri yatağına aç girerken, yaklaşık 1,4 milyar kişi ise obezdir ve bu nedenle sağlık sorunları yaşamaktadır.

Veriler, aç insanların büyük bölümünün, yoksul küçük çiftçileri barındıran geri kalmış ülkelerde bulunduğunu göstermektedir. Bu nedene dayanarak, ama aslında küresel tarım politikaları yaratma doğrultusunda Dünya Bankası (DB) 1980‘lerin başlarında yayımladığı raporlarda, yoksulluk ve açlığın bitirilmesi için küçük çiftçiliğin ortadan kaldırılmasını işaret etmiştir. Bu tarihten itibaren tarım politikaları gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu öneri çerçevesinde kurgulanmış ve küçük çiftçiler için yok edilme süreci başlamıştır.

Günümüzde bu politik yaklaşımın etkisiyle daha ziyade gelişmiş ülkelerde yaygınlaşan büyük tarım işletmelerinin / şirketlerinin uyguladığı endüstriyel tarım, bazı sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tarımda makinalaşmanın artması toprak erozyonunu hızlandırmış, kullanılan fosil yakıtlar atmosferde sera gazları konsantrasyonunu artırmıştır. Uygulanan bu tarım modeli küresel  iklim değişikliğinde önemli etkenlerden olmuştur. Bilinçsizce ve yaygın olarak kullanılan kimyasallar çevre kirliliğine yol açmış, insan sağlığını tehdit eder hale gelmiştir. Çok uluslu şirketlerin tohumları, insan beslenmesinde önemli bir yer tutan yerel çeşitlerin kaybolmasına neden olmuştur. Temel tarım ürünleri ticareti küresel ölçekte büyük tarım şirketlerinin eline geçmiş, açlığa ya da tokluğa birkaç çokuluslu şirket karar verir hale gelmiştir. Gelinen noktadan faydalanmak isteyen spekülatörler sektöre el atmış, fiyatlar borsalarda kar odaklı belirlenmeye başlamıştır. Gelişmiş ülkelerin büyük çiftçilerine ve ihracata sağladığı devasa destekler, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin üretimlerini baltalamış ve küçük çiftçilerin tarımdan kopma sürecini hızlandırmıştır.

2000‘li yıllar, uygulanan tarım ve gıda politikalarının artık sürdürülebilir olmadığını göstermiştir. 2007-2008 yıllarındaki gıda krizi pek çok ülkede kanlı ayaklanmalar yaşanmasına sebep olmuştur. Yaşanan bu krizler mevcut tarım politikalarının tekrar gözden geçirilmesi noktasında bir milat olmuştur.

Dünya Bankası‘nın 2009 yılında yayımladığı "Kalkınma için Tarım" raporunda, 1980‘lerdeki görüşünün tam tersi olarak, küçük çiftçilerin desteklenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Yine bu paralelde FAO da dünyanın böyle krizlerin bir daha yaşamaması için küçük çiftçilerin desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Bunların bir sonucu olarak açlık ve yoksullukla mücadele için başta AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkeler, küçük çiftçiler ve genç çiftçilerini destekleyen programlar uygulamaya koymuştur. Konunun öneminin ortaya konulması için de, BM 2014 yılını Uluslararası Aile Tarımı Yılı ilan etmiş, FAO‘da Dünya Gıda Günü‘nün temasını "Aile Tarımı" olarak belirlemiştir.

Ülkemizde uygulanan tarım politikalarına bakıldığında 1980‘lerden bu yana DB ve IMF kaynaklı politikaların da etkisiyle küçük çiftçilerin ortadan kaldırılması üzerine bir yaklaşımın sergilendiği görülmektedir. Uygulanan yanlış tarım politikalarının etkisiyle son 10 yıllık dönemde çiftçimiz yaklaşık 30 milyon dekar araziyi (Belçika‘nın toplam yüzölçümüne eşdeğerdir) artık tarımsal üretimde kullanmaz olmuştur. Aynı dönem için buğday ekim alanları da yaklaşık 12 milyon dekar daralmış, anavatanı ülkemiz olan buğday her yıl milyonlarca ton ithal edilir hale gelmiştir.  Kırsal alanı terk eden küçük çiftçilerimizle birlikte hayvan varlığımız da hızla azalmış, kurbanlık hayvan ve saman ithalatı gibi yeni durumlarla tanışılmıştır.

Ülkemizde pek çok küçük çiftçi gerek bürokratik işlemler ve gerekse de hasat sonucunda alacağı tarımsal destekleme yardımının yaptığı harcamaların küçük bir bölümünü dahi karşılamadığından dolayı Çiftçi Kayıt Sistemine kayıt olmamaktadır. Çiftçimiz dünyanın en pahalı mazotunu kullanırken, verilen tarım destekleri gelişmiş ülkelerle kıyaslanamayacak kadar küçüktür. Gerçekleştirdiği  sulama  projeleri ile ülke tarımına büyük katkı sağlayan DSİ torba yasa marifeti ile hazırlanan yönetmeliklerle bundan böyle yapacağı tesislerin maliyetini çiftçiye yükleyeceğini açıklamıştır. Bunun yanı sıra toprakların kiralanması - yarıcılık sisteminde tarımsal desteklerin bizzat toprağı işleyen çiftçiye değil de toprağın mülk sahibine ödenmesi, ürün pazarlamada yaşanan zorluklar ve 639 sayılı KHK ile yeniden yapılanan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı‘nın görevleri arasından kooperatifçiliğin teşvik edilmesinin kaldırılması gibi nedenlerden dolayı, küçük çiftçilik bitme noktasına gelmekte ve büyük kentlere göç hızla artmaktadır.

Olumsuzlukların yaşandığı bu dönemde üretim yetersizliği ithalat ile kapatılmaya çalışılmış, ancak bu seçenek sektörde bir rahatlama sağlamadığı gibi gıda fiyatlarındaki artışı da durduramamıştır. 2014 yılında gıda fiyatlarının, ortalama enflasyonun üzerinde, %15 olarak gerçekleşmesi uygulanan tarım ve gıda politikalarının yanlışlığını bir kez daha ortaya koymuştur. Tüketicinin gıdaya erişimi giderek zorlaşırken, sektördeki özelleştirmeler, gıda güvenilirliğini tehdit eden uygulamalar ve ilgili meslek örgütleri, kurum ve kuruluşların görüşü alınmadan yapılan hukuki düzenlemeler yaşanan sıkıntıları daha da arttırmıştır.

Sonuç olarak; aile çiftçiliği, biyolojik çeşitliliğin, gıda güvencesinin ve sağlıklı beslenmenin temel unsurudur. Gelişmiş ülkelerde yok olmaya yüz tutmuş ve tekrar dönülmek istenilen aile tarımı ve küçük çiftçilik konusunda ülkemiz daha şanslı bir konumdadır. Yukarıda saydığımız gerekçelerle diyoruz ki; tarımda ve tarımsal üretimde önemli bir girdi sağlayan, yerel anlamda üretime ciddi destekleri olan ve geleneksel üretim girdilerini kullanarak bugünden yarına ulusal bir birikim ve geçmişin oluşturulmasında önemli katkıları olan aile tarımcılığı ya da küçük çiftçilik mutlaka desteklenmelidir.

Aile çiftçiliğini ön plana alan ulusal politikaların uygulanması, çiftçimizin ve tarımımızın hak ettiği itibarı görmesi, sektöre hizmet etmek üzere hazır bekleyen işsiz meslektaşlarımızın istihdamı, halkımızın ucuz ve kaliteli gıdaya erişiminin sağlanması en büyük dileğimizdir.

Herkesin yatağına tok girdiği ve mutlu insanların yaşadığı bir dünyayı el birliğiyle inşa etme temennisi ile Dünya Gıda Günümüz kutlu olsun.

Yusuf SONGÜL
Gıda Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı

Dr. Ali UĞURLU
Kimya Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı

Özden GÜNGÖR
Ziraat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı

Okunma Sayısı: 632