Dünya Su Günü Basın Açıklaması

Dünya Su Günü Basın Açıklaması
22 Mart 2025
Su hayattır, su geleceğimizdir.
Kaybedecek zaman kalmamıştır!
Bugün, 22 Mart Dünya Su Günü’nü kutluyor olmanın ötesinde, suyun yaşamımızdaki vazgeçilmez yerini ve karşı karşıya olduğumuz tehditleri bir kez daha kamuoyuyla paylaşma gereği duyuyoruz.
Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılında kabul edilen Dünya Su Günü, her yıl farklı bir tema ile suyun yaşamsal önemine dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. 2025 yılın teması “Buzulların Korunması”dır.
Buzullar, yeryüzünün tatlı su depoları olarak yalnızca ekosistemin dengesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda milyonlarca insanın su ihtiyacını karşılayan nehirlerin ve tarım alanlarının da temel kaynağıdır. Ancak, iklim değişikliği, yüksek karbon salınımları ve çevreye zarar veren politikalar sonucu buzullar hızla erimekte, su döngüsü bozulmakta ve gıda üretimini doğrudan tehdit etmektedir. Türkiye, coğrafi konumu itibarıyla buzul kaynaklı su sistemlerine doğrudan bağımlı olmasa da, küresel iklim krizinin etkilerinden olumsuz etkilenmektedir. Ülkemizde su kaynaklarının azalması, kuraklık ve tarımsal verim kaybı, buzulların erimesiyle tetiklenen küresel sorunların bir yansımasıdır.
Dünya genelinde buzulların hacmi son yüzyılda dramatik bir şekilde azalırken, bu durum deniz seviyesinin yükselmesine, tatlı su kaynaklarının tükenmesine ve tarım arazilerinin kaybına yol açmaktadır. Sürdürülebilir su yönetimi olmadan gıda güvenliği ve güvencesi sağlanamaz. Buzulların korunması, yalnızca bir çevre sorunu değil, aynı zamanda insanlığın gıdaya erişim hakkının sağlanması ve sürdürülmesi meselesidir.
Ne yazık ki, ülkemizde su politikaları hâlâ kamu yararı yerine rant odaklı projelere öncelik verilerek yürütülmektedir. HES’ler, madencilik faaliyetleri ve plansız sanayileşme, su havzalarını hızla tahrip etmekte, ülkemiz su fakiri olma yolunda ilerlemektedir.
Buzulların korunması için uluslararası işbirliği şarttır, bu bağlamda yerel düzeyde alınacak önlemlerle destek verilmelidir. Türkiye, iklim krizi ile mücadelede aktif bir rol almalı, karbon ayak izini azaltacak politikaları hayata geçirmeli ve su kaynaklarını korumalıdır.
Ülkemizde mevzuatlara göre; musluklarımızdan akan suyun içilebilir nitelikte olması gerekmektedir. Bu konuda sürekli ve sağlıklı bilgi aktarımının sağlanması son derece önemlidir. Ambalajlı suların ve kaynaklarının denetimlerinde yetersizlikler olduğu ve kayıt dışının önemli bir sorun olduğu bilinmektedir. Tüketiciler güvenli olduğunu düşündükleri ambalajlı su tüketimine yönelmektedir. Özellikle Sağlık Bakanlığı ve Belediyeleri sorumluluklarının bilinci ile davranmaya davet ediyoruz.
Şehirlerimizde, belediyeler tarafından sağlanan şebeke suyu her zaman ücretli olmuştur ve bu uygulamanın aksi düşünülmemiştir. Oysa güvenli ve sağlıklı suya ulaşmak temel insanlık hakkıdır ve vazgeçilmezdir. Su olmadan yaşamdan, tarımsal üretimden, refahtan söz etmek mümkün değildir. Her bireyin temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar su ücretsiz olmalıdır. Bunun yanında suyun tasarruflu kullanımı teşvik edilmeli ve sürdürülebilir su yönetimi için toplumsal bilinç oluşturulmalıdır.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası olarak, suyun “ticari mal” değil, bir “insan hakkı” olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Gıda güvenliği ve halk sağlığı için su kaynaklarımızın korunması, yalnızca teknik bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Bu doğrultuda, aşağıdaki taleplerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz:
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası olarak, doğadan, insandan ve emekten yana bir dünya için, suyun ve gıdanın geleceğini koruma mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz. Sağlıklı yaşam, güvenli gıda ve temiz suya erişim her bireyin temel hakkıdır. Bu hakka sahip çıkmak için kamu kurumlarını, meslek örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını ve halkımızı ortak mücadelede buluşmaya davet ediyoruz.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası