EKOLOJİK YIKIMA KARŞI DİRENİŞ VE DAYANIŞMA DEVAM EDİYOR.
Dünyanın doğal dengesinin korunması için tüm canlılara ve doğal varlıklara öncelik veren bir anlayışınegemenliğinde tanımlanmış “Dünya Çevre Günü” tüketim kültürünün bir parçası olarak tek güne indirgenerek “kutlanıyor”. Oysa kutlayabileceğimiz sevineceğimiz, mutlu olabileceğimiz herhangi bir durum yok.5 Haziran Dünya Çevre Gününü kutlamıyoruz. Kentlerimizde, yaşam alanlarımızda çevre sorunlarına, ekolojik yıkıma dikkat çekiyor, mücadele çağrısı yapıyor, “Ekolojik Yıkıma”karşı direniyoruz.
Sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışı ile birlikte çevre sorunları da geçmişten günümüze artarak devam ediyor.
Kapitalist düzenin kar hırsına dayanan, tüketimi sürekli destekleyen ve yönlendiren yönetim anlayışı, doğanın yaşamsal varlıklarını giderek artan bir hızla ortadan kaldırıyor.
İnsan eli ile yürütülen tüm faaliyetler, küresel ölçekte felaketler yaratmaya devam ediyor.Ekolojik yıkımı yaşadığımız süreç, geri dönüşü olmayan yaşamsal bir sorun olarak büyüyerek devam ediyor. Çevre Gününde mesajlar, yok ettiğimiz Ekosistemi iyileştirebilmek, geri döndürebilmek için veriliyor.
Geçtiğimiz yıllarda, çevre sorunlarının çeşitli yönlerine dikkat çekmek amacıyla“Ekosistem Restorasyonu”, “Tek Bir Dünya” gibi farklı temaların işlendiği Dünya Çevre Günüteması bu yıl “Plastik kirliliğine son ver” olarak belirlendi.
Dünya genelinde atık yönetimindeki eksikliklerdenizlerde, toprakve tatlısularında kirliliğe neden olan plastik atıklar küresel bir sorun haline geldi. Mikroplastiklerin besin zincirindeki yolculuğu sofralarımıza kadar uzanıyor ve doğal yaşam ile birlikte sağlığımızı tehdit ediyor. Ülkemizde ise atıklarımızı ayrıştırarak toplayamazken, atık ithalatı yapmaya devam ediyoruz.
Bugün yüzeysel ve yeraltı su varlıklarımız, toprağımız, havamız kirlenmiş durumda. Kentlerimizde hava kirliliği boyutları giderek artıyor. Yeşil alanlarımız yok denecek kadar azaldı. Var olanlarda çarpık kentleşmenin ve sermayenin saldırısı altında. Tarım alanlarımız, meralarımız yapılaşma, sanayi, enerji vb. yatırımlarla amaç dışı kullanılıyor. Ormanlarımız, tarım alanlarımız, meralar, doğal karakteri korunması gereken alanlar mevzuatlar eli ile madencilik, sanayi, enerji turizm, konut vb. faaliyetlere açılarak kaybediliyor. Özellikle son yıllarda; çılgın projeler, faaliyetler, izinler ile ülkemizin hemen her yerinde doğamız ve yaşamımız talan ediliyor. Bütün bunlara ek olarak, Çernobil ve Fukuşima felaketlerini görmezden gelerek Nükleer Santral Macerasına sürükleniyoruz.
Sayısını tam olarak söyleyemediğimiz, yüz bine yakın insanımızı yitirdiğimiz Şubat depremi ile yıkılan binlerce konuttan saçılan asbestin tehdidi altındayız. Yalnız deprem bölgeleri değil, bilinçsiz, özensiz kentsel dönüşüm sonucu gün yüzüne çıkan asbest ve tozların öldürücü etkisi bizleri çepeçevre sarıyor.
Kaz Dağları, Salda, Akkuyu, Sinop, İğneada, Kuzey ormanları, Aliağa, Bergama, Efem çukuru, Trakya, Alakır Vadisi, Alpu Ovası, Gediz Ovası, Gördes, Menderes, Murat Dağı, Munzur Dağı, Çataltepe, Karadeniz, Aydın, Karaburun, Yarımada, Ovacık, Soma, Yatağan,Kazdağları, Kanal İstanbul, Çeşme Turizm Projesi, İkizdere ve adını buraya sığdıramadığımız daha pek çok yerde yürütülen ekolojik yıkım projeleri, artarak devam ediyor...
Ekolojik Yıkıma Karşı Direniş ve Dayanışma kentimizde devam ediyor;
- Aliağa’da yaşadığımız kirliliğe karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Bergama’da, Efemçukuru’nda, Turgutlu Çal Dağ’da, Gördes’te Madencilik Projelerinin yarattığı çevresel yıkıma karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor
- Kültürpark’ta parka zarar verecek, gereksiz inşaat planlarına ve amaç dışı kullanıma karşı 8 yıldır Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Gaziemir’de 16 yıldır çözüm bulunmayan radyoaktif ve tehlikeli atıklara karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Gemi Söküm Tesislerinde söküm için gelen asbest ve tehlikeli atık yüklü gemilere karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Kentsel dönüşüm süreçlerinde, depremle ortaya çıkan sayısız bina yıkımlarında alınmayan önlemlere, solumak zorunda bırakıldığımız toz ve asbeste karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- İnciraltı’nınTarım arazisi niteliğini kaldırarak,ranta ve talana açacak, “Kalkınma Projesine” karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Yarımadayı, Çeşme’yi “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Projesi“ ile parselleyerek doğamızı, yaşamımızı tehdit altında bırakanlara karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Gediz, Küçük Menderes, BüyükMenderes’te suyumuzu, yaşamımızı kirletenlere, canlı yaşamını hiçe sayanlara karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Başta Gediz, Büyük Menderes, Küçük Menderes deltaları olmak üzere, kıyı alanlarımızın, sulak alanlarımızın ranta peşkeş çekilmesine karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Büyük Menderes ve Gediz havzalarında, vahşi bir şekilde işletilen ve bu havzaları kirlettiği bilirkişi raporlarıyla kesinleşen jeotermal sondaj ve santrallere karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Planlanamayan, betonlaşan, sağlıksız kentleşmeye karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Depremi afete dönüştüren canımızı, yaşamımızı ranta feda eden anlayışa karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Doğal Sit Alanlarımızı, Ormanlarımızı, tarım alanlarımızı, meralarımızı yağmalayan politikalara karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Buca Cezaevi alanını yerleşime açmak için hazırlanan imar planlarına karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Bir yanda Kültürparköte yanda Bornova Pasquali köşkü gibi alanlarımızın korunması için, talana açılmasını önlemek için Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Hacılar Kırı gibi kentimizin müştereği olan Askeri alanların satılarak, özelleştirilmesine karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
- Geleceğimizi tehdit eden nükleer santral macerasına karşı Direniş ve Dayanışma devam ediyor.
Bizler çevre sorunlarının yaşamdan, toplumsal sorunlardan ayrılamayacağını biliyoruz. Çevre mücadelesinin aynı zamanda bir yaşam mücadelesi, hak mücadelesi, emek mücadelesi, adalet mücadelesi, demokrasi mücadelesi olduğunu biliyoruz. Bu mücadele içerisinde bilim, mühendislik ve planlama ışığında kamu ve halkın yararına, kentimizde, ülkemizin her köşesinde varız, var olacağız.
İzmir Halkı Anayasal hakkını; sağlıklı yaşam hakkını, yaşam alanlarını, havasını, suyunu, toprağını korumak için mücadele ediyor. Doğadan ve yaşamdan yana bu mücadeleyi destekliyor,
Bu Kentte Ekolojik Yıkıma Karşı Dayanışma Var diyoruz.
İZMİR EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ