YENİGÜN: NEYİ KONUŞALIM NEREDEN BAŞLAYALIM
İ. UĞUR TOPRAK:
Neyi konuşalım, nereden başlayalım?
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir dönemi yaşıyoruz uzun zamandır. Dostlarımız serbest kalıncaya kadar tutmaya devam edeceğiz dediğimiz "Gezi İçin Adalet Nöbeti"nin bugün 301. günü. Dile kolay tam 301 gündür Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Can Atalay başta olmak üzere birçok dostumuz tutsak. Ne için? Gezi Parkı park olarak kalmalı denildiği için. Ve hala ülke için, yurttaşlar için uyarılarını yapmaya devam ediyorlar. İyi ki varlar.
6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan`da arka arkaya 2 büyük deprem oldu. 11 il etkilendi. Özellikle Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş tabiri caiz ise yerle bir oldu. İlk yardıma koşanlar kimlerdi?
Gezi Direnişinden bu yana karalamaya çalıştıkları meslek odaları, sivil toplum örgütleri, muhalif siyasi partiler, muhalif belediyeler ve gönüllü yurttaşlar. AFAD yoktu. Olan kişiler ise yetkili değildi. Bilgi sahibi değillerdi. Kızılay yoktu desek yeri. Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere devletin resmi kurumları neredeydi?
Neyi konuşalım? Nereden başlayalım? Afet sonrası beceriksizlikleri, koordinasyonsuzluğu mu? İçi boşaltılan kurumları, liyakatsiz atamaları mı? Krizi bir türlü yönetemeyen ama hala o koltuklarda oturanları mı? Afet öncesi yapılmayan denetimleri mi? Önlem almayan ama istifa da etmeyen sorumluları mı? Hala beton ekonomisi üzerinden rant hırsında olanları mı? Yoksa, TMMOB vesayeti bitti diye nara atanları mı? Neyi konuşalım dostlar? Enkaz altında canlı kalan ama soğuktan ölen canları mı? Bir kap sıcak çorba içemeden bisküvi ve kraker ile insanları kurtarmaya çalışan arama kurtarma ekiplerini mi? Ülkenin dört bir yanından gelen, uyku bilmeden, soğuğa aldırmadan canla başla yardım etmeye çalışanlara atanan kayyımları mı? Kar suyundan mama yapmaya çalışan anneleri, bulduğu bir parça bisküviyi çocukları kurtulur da onlara yediririm diye saklayan babayı mı? Aç kalan, telef olan diğer canlıları mı? Yoksa, açlığı, sefaleti, yok olan ahlak ve vicdanımızı ya da insanlığımızı mı?
Kalemi elime aldığımda yani klavyenin başına oturduğumda deprem bölgesinde gıda ve su arzı güvenliğine dair yazayım dedim. Sonra düşündüm ki, 30 Ekim`de İzmir`de yaşadığımız deprem sonrası TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi bir ön gözlem raporu hazırladı. AFAD başta olmak üzere ilgili tüm kurumlara yolladı? Peki ne değişti? Hangi dersler çıkartıldı? Bunları çok konuştuk, çok söyledik. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası yine bir rapor hazırlıyor ve kamuoyuyla da paylaşacak. Ve biz yine, doğru bildiklerimizi yüksek sesle söylemeye devam edeceğiz. Şimdi en iyisi bu konuyu bir sonraki yazıya bırakayım. Ama yine aynı sorular var aklımda? Peki, neyi konuşalım? Nereden başlayalım?
Depremin başından bu yana ilgili meslek odalarımızdan dostlarımız deprem bölgesinde. Gördük ki, yıkılan şey sadece binalar değil, ahlak da adalet de kamucu anlayış da yıkıldı. Enkazın altında sadece canlar kalmadı, insanlık da vicdan da kaldı. Ve sevgili Helil Kınay`ın geçtiğimiz haftaki yazısında da dediği gibi, "Bilimden, mühendislikten, kamudan, halktan, doğadan, hukuktan, adaletten yana olmadığımız sürece enkazdan çıkamayacağız."
O zaman geleceği planlamalıyız bugünden. Gezi Parkı İstanbul`un en büyük toplanma alanlarından. Bugün İzmir`de benzer bir durumda Eski Buca Cezaevi Alanı var. Buranın kamuya açık yeşil alan olarak kalması için bütün eylem ve söylemlerimiz. 6 Şubat 2023 günü yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli depremler Gezi‘den bugüne ne kadar haklı bir kavganın, direnişin içinde olduğumuzu gösteriyor aslında.
Ne diyordu Turgut Uyar?
"Bu dünyada yediğimiz ekmekler,
İçtiğimiz sular,
Dizlerimizdeki bu güç,
Derimizdeki tat
Karşı koymak içindir.
Kaçmak için değil..."
Kaçmadık. Karşı koyduk. Direniyoruz ve tam 301 gündür Nöbetteyiz. Birliğimize bağlı tüm odalarımızla, dostlarımızla, yoldaşlarımızla İzmir, İstanbul ve Ankara`da TMMOB Mimarlar Odası şubelerimiz önünde Nöbetteyiz. Ve depremin olduğu günden bu yana Adalet Nöbetimiz yurttaşlarımızla dayanışmak üzere deprem bölgesinde, koordinasyon merkezlerinde.
Bizler, umudu örgütleyip, dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki dayanışma yaşatır. Ve kibir öldürür.
Bir kez daha tekrar edelim yüksek sesle hep beraber.
"Can, Tayfun, Mücella. Güzel günler yakında."
Her daim
Dostlukla & Dayanışmayla