TMMOB
Gıda Mühendisleri Odası

YÖNETİM KURULU BAŞKANIMIZ R PETEK ATAMAN8216;IN SON GÜNLERDE GÜNDEMDE OLAN YÜKSEK FRUKTOZLU MISIR ŞURUBU HAKKINDA YAPTIĞI AÇIKLAMA

YÖNETİM KURULU BAŞKANIMIZ R PETEK ATAMAN8216;IN SON GÜNLERDE GÜNDEMDE OLAN YÜKSEK FRUKTOZLU MISIR ŞURUBU HAKKINDA YAPTIĞI AÇIKLAMA
MERKEZ
Yayına Giriş: 02.02.2011 Son Güncelleme: 02.02.2011

Yönetim Kurulu Başkanımız R. Petek ATAMAN ‘ın son günlerde gündemde olan "Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu" hakkında Anadolu Ajansı‘na yaptığı açıklama aşağıda yer almaktadır.

 

Son günlerde basında yer alan haberlerde, fruktoz şurubunun kanserojen olduğu, AB‘de Hollanda, İngiltere ve Fransa‘da yasaklandığı ifade edilmektedir. Aynı zamanda bu ürünün neden yasaklanmadığını sorgulanmaktadır.  Öncelikle mısır şurubunun ne olduğuna bakmak ve basında yer alan haberlerin temel iddiaları üzerinde durmak yerinde olacaktır.

Mısır Şurubu" veya "Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu" bir şekerdir. Fruktoz, meyvelerde bulunan doğal şekerdir. Çay şekeri ya da ‘beyaz şeker‘ olarak bilinen sakkarozu oluşturan iki temel yapıdan birisidir (diğeri glukozdur).  Ticari fruktoz üretiminde hammadde olarak nişasta kullanılmaktadır.  Ülkemiz gıda mevzuatına (ve AB gıda mevzuatına) göre de, yüksek fruktozlu mısır şurubu "şeker"  kapsamı içerisindedir. Katkı maddesi veya yapay bir kimyasal değildir.

 

Bu ürün grubu ne ABD ne de herhangi bir AB ülkesinde sağlık riski nedeniyle yasaklanmamıştır. Bu nedenle yasaklandığı şeklindeki ifadeler yanlış ve yanıltıcıdır. AB‘de tarımsal üretimi yönlendirmek amacıyla belli ürünlerde ortak tarım politikaları uygulanmaktadır. Bu bakışla fazla üretimi kontrol altına almak üzere uygulanan bir "Şeker Rejimi" vardır ve bu rejim kapsamında, ekonomik ve politik nedenlerle bizlerin "beyaz şeker" olarak bildiği sakkaroz da dahil tüm şekerlerin üretimi ve ithalatında kısıtlar vardır. Bu kısıtlamalarda amaç tümüyle politiktir. Rejimin fiyat dalgalanmalarının önlenmesi, çiftçinin yaşam standartlarının arttırılması gibi birçok hedefi olmakla birlikte,  gıda güvenliğine yönelik bir amacı, hedefi ve yetkisi yoktur. Bir başka deyişle şeker rejimi ile getirilen kısıtlar gıda güvenliğine yönelik değildir. Oda olarak sistemi doğru bulmadığımızı, tam üyelikten önce bu rejime dahil olmanın ülkemiz çiftçisi açısından faydalı olmadığını, şeker üretimini kota ile kısıtlamanın ve yine kota ile fruktoz şurubuna avantaj sağlamanın ülkemiz gerçeklerine uygun olmadığını sürekli olarak dile getirdik. Şeker Kanunu taslağına bu yönde görüşler verdik. Ancak bizim savunmakta olduğumuz bu görüşün temelinde de ülkemiz ve çiftçimiz yararına tarım politikaları oluşturma kaygısı vardır. Kota ile ilgili olarak savunduğumuz görüşün gıda güvenliği ile uzaktan, yakından ilgisi yoktur

 

Fruktoz şurubunun kanserojen olduğuna dair uluslararası kabul görmüş veri bulunmamaktadır. Bu konuda çok farklı görüşler savunan bireysel çalışmalar mevcuttur ancak genel kabul gören bir araştırma ve veriye rastlanmamıştır. Yüksek fruktozlu mısır şurubunun obezite etmeni olduğu yönünde veriler mevcuttur.  Ancak bu noktada da diğer enerji kaynaklarından daha fazla obeziteye neden olduğu kanıtlanmış değildir. Obezite ile kanser arasında da bilim adamlarınca ilişki kurulmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü‘nün "Bulaşıcı Olmayan Hastalıklara Yönelik Strateji Belgesi"nde kanser de dahil olmak üzere bu hastalıkların önlenmesinde gıdalarla ilgili olarak;

o       Tuz Tüketimini azaltılması

o       Trans yağ asitlerinin uzaklaştırılması

o       Doymuş yağ tüketiminin azaltılması ve

o       Şeker tüketiminin sınırlandırılması

önerilmektedir.

Bu öneriler arasında fruktoz şurubuna yönelik özel bir hüküm bulunmamaktadır. Şeker tüketiminin sınırlandırılmasına yönelik öneriler tabi ki, diğer şekerleri olduğu gibi fruktoz şurubunu da kapsamaktadır.

Bu noktada; dengeli beslenme ve sağlıklı yaşam tarzının çok önemli olduğunu vurgulamak gerekir.  Tüm besin öğelerinin günlük tüketim miktarları insan sağlığı açısından önem arz etmektedir.  Dengeli beslenilmediği sürece, bir takım sağlık risklerinin ortaya çıkacağı bilinmelidir. İnsanoğlunun tüketeceği temel besin öğeleri olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve minerallerin dengeli tüketilmesi bir zorunluluktur. Aşırı karbonhidrat alımı en başta obezite olmak üzere birçok hastalığın etmenidir. Aşırı protein tüketimi de gut hastalığından, osteoporoza kadar birçok sağlık sorununa neden olabilmektedir. Fazla yağ tüketiminin kalp damar hastalıkları ile ilintisi bilinmektedir. Kelime anlamı "hayati" yani "hayat için vazgeçilmez" olan vitaminlerin de birçoğunun aşırı tüketimi önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Asıl olan dengeli beslenmedir. Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubunun da aşırı tüketimi bu kapsam içerisinde değerlendirilir. Dünya kabullerine göre etikette uyarı gerektiren, özel uygulama gerektiren ürünler arasında değildir.

Tüketicilerin gıda güvenliği ve sağlık konusunda taşıdıkları hassasiyet zaman zaman kullanılıyor ne yazık ki. Sürekli gıda ile ilgili krizler yaratılıyor. Bir bakıyorsunuz bir gün MSG, ertesi gün Fruktoz Şurubu... Hepsinde de  en çarpıcı olduğu için  "kanserojen" ifadesi hemen yerleştiriliyor. Genel olarak şekerlerin, özel olarak da fruktozun obezite ile ilişkisi üzerine araştırmalar ve sonuçları konusunda kamuoyunu bilgilendirmek yerine, tek bir çalışmayı esas alarak "kanserojen" olarak nitelemek; reytingi arttırdığı oranda, insanların gereksiz yere panik olmasına, nasıl besleneceği, ne yiyeceği konusunda kafaların iyiden iyiye karışmasına yol açıyor.  Bu tip sansasyonel yaklaşımlar basında yer alırken diğer görüşler basında yer bulmuyor, sağlıklı bilgiye ulaşmak bu nedenle iyice zorlaşıyor Hepimizin en temel hedefi, tüketiciyi yanıltmayan, doğru bilgilerle besleyen ve yol gösteren yaklaşımlar sergilemek olmalıdır.

 

Okunma Sayısı: 6620